-
Yönetici
- BDT ( Bilişsel Davranışçı Terapi)
- 06.10.2025
- 24 Görüntülenme
Ben Dili & Sen Dili: İlişkilerde Anlamın Dili
İletişim, insan olmanın en temel yanlarından biridir. Her kelime, iç dünyamızdan dışarıya uzanan bir köprü gibidir. Bu köprü bazen iki kalbi birbirine yaklaştırır, bazen de yanlış bir sözcükle sessiz bir uzaklığa dönüşür. Psikolojik danışma sürecinde sıkça gözlemlediğimiz şey, insanların birbirine duydukları sevgiden çok, iletişim biçimlerinin ilişkilerin yönünü belirlediğidir. Çünkü bazen iki insan arasında mesafeyi yaratan şey duygular değil, duyguları ifade etme biçimidir. İşte tam da bu noktada karşımıza “Ben Dili” ve “Sen Dili” çıkar. Bu iki ifade biçimi, bir duygunun nasıl iletildiğini ve karşımızdakiyle nasıl bir duygusal alan oluşturduğumuzu gösterir.
“Sen dili”, çoğu zaman karşı tarafa yönelen bir yargı taşır.
“Sen hep böylesin.”, “Sen beni hiç anlamıyorsun.”, “Sen yüzünden her şey bozuldu.” gibi ifadeler, kişiyi duygusunu paylaşmaktan çok suçlamaya iter.
Araştırmalar, bu tür ifadelerin karşı tarafta daha yüksek savunma tepkisi yarattığını göstermektedir (Rogers & Howieson, 2018). Savunma başladığında ise duyulmak yerine yalnızca kendini koruma çabası başlar; iki kişi konuşur ama kimse birbirini duymaz. Bu da zamanla iletişimi diyalogdan monoloğa dönüştürür.
Oysa “ben dili”, hem kendine hem de karşısındakine alan açar.
“Ben kendimi anlaşılmadığımda kırılmış hissediyorum.” ya da “Beni dinlemediğinde kendimi değersiz hissediyorum” gibi ifadeler, suçlamadan uzak ama duygusal olarak açık bir iletişim kurar.
Bu yaklaşım, psikolojik olarak duygusal farkındalığı geliştirir, içgörüyü artırır ve bağ kurma kapasitesini güçlendirir (Slatcher et al., 2012). Çünkü ben dili, karşı tarafı değiştirmeye değil, kendini ifade etmeye odaklanır. Bu da savunmaya değil, empatiye davet eden bir alan yaratır (Rogers & Howieson, 2018).
Psikolojik danışma oturumlarında birey, önce kendi duygusunu tanır. Tanıdıkça fark eder ki, duygusunu ifade etmek bir zayıflık değil; tam tersine özsaygının bir göstergesidir.
Ben dili tam olarak bunu öğretir: “Kendimi anlatabilirim, suçlamadan da duyulabilirim.”
Bu farkındalık, danışma sürecinde kişinin içsel dengeyi yeniden kurmasının ilk adımıdır (Korobov, 2020). Çünkü kişi duygusunu sahiplenmeye başladığında hem kendi sınırlarını fark eder hem de başkasının sınırına daha özenli yaklaşır.
Carl Rogers’ın insancıl yaklaşımında da belirtildiği gibi, gerçek iletişim “koşulsuz kabul” ve “empatik anlayış” üzerine kurulur (Rogers, 1961). Ben dili, bu anlayışın pratikteki yansımasıdır. Bir “sen” cümlesi yargılar, bir “ben” cümlesi paylaşır. Biri kapıyı kapatır, diğeri aralar.
İlişkilerde sorunlar çoğu zaman sevgisizlikten değil, duyulmamaktan doğar.
Bir cümle yanlış kurulduğunda, sevgi bile yanlış anlaşılabilir. Oysa doğru bir dil, ilişkide hem güveni hem duygusal teması yeniden inşa eder. Bir çiftin birbirine “sen” demek yerine “ben böyle hissediyorum” demesi, duygusal olgunluğun göstergesidir.
Psikolojik danışma sürecinde bireyler, çoğu zaman iletişim becerilerini yeniden öğrenirler.
Bu öğrenme yalnızca konuşmayı değil; duymayı, anlamayı ve empati kurmayı da içerir.
Ve bazen bir farkındalık anı, yıllardır süren bir iletişim döngüsünü değiştirebilir.
Unutma;
Sözcükler yalnızca söylenmez, dokunur.
Bir ilişkide “sen” yerine “ben” demek, yalnızca bir dil tercihi değil; anlaşılma cesaretidir.
Bu küçük değişim, kalpten kalbe uzanan en büyük köprüyü kurabilir.
Psikolojik Danışman Yağmur Cennet YURTLU
Takıntılarınızı Kontrol Etmek Mümkün! Karşıyaka’da Eka Psikoloji Desteği ile Zih..
Hepimizin aklına zaman zaman rahatsız edici düşünceler gelir. Ancak..
Her An Hasta Olacakmışım Gibi… Sağlık Anksiyetesiyle Yaşamak
Bazı sabahlar, gözümü açar açmaz bir şeyleri kontrol e..