
-
Yönetici
- BDT ( Bilişsel Davranışçı Terapi)
- 11.05.2025
- 123 Görüntülenme
Her An Hasta Olacakmışım Gibi… Sağlık Anksiyetesiyle Yaşamak
Bazı sabahlar, gözümü açar açmaz bir şeyleri kontrol etmeye başlıyorum. Kalbim normal atıyor mu? Nefesim yeterince derin mi? Başımda bir gariplik var mı? Bazen her şey yolunda gibi başlıyor ama birkaç saat içinde vücudumda hissettiğim en küçük farklılık beni panikletmeye yetiyor. Kalp çarpıntısı, hafif bir baş dönmesi, kolumun uyuşması… Hepsi bir anda büyük bir felaket senaryosuna dönüşebiliyor.
İtiraf edeyim, bir dönem Google’da en çok aradığım kelimeler “göğüs ağrısı neden olur?”, “baş dönmesi tehlikeli mi?”, “kalp krizi genç yaşta olur mu?” gibi şeylerdi. Ne kadar çok bilgi ararsam, kafam o kadar çok karışıyordu. Hele o forumlar… Birinin “bende de aynı belirtiler vardı, kalp yetmezliği çıktı” demesi bile beni üç gün uyutmazdı.
İşte bu durumun bir adı varmış: sağlık anksiyetesi ya da daha eski adıyla hipokondri. Aslında ciddi bir rahatsızlığın yok ama zihnin seni sürekli hasta olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Kimi zaman hastaneye koşturuyorsun, kimi zaman da “ya kötü bir şey derlerse?” korkusuyla doktora bile gitmiyorsun. Bazen test sonuçların temiz çıkıyor ama için rahat etmiyor. “Ya bir şeyi atladılarsa?” düşüncesiyle yine aynı kısır döngüye giriyorsun.
Sağlık anksiyetesi yaşayan biri olarak en zorlandığım şey, çevremdekilerin bunu tam olarak anlayamamasıydı. “Takma kafana”, “bir şeyin yok”, “çok düşünüyorsun” gibi cümleler, aslında iyi niyetle söylense de işe yaramıyordu. Çünkü bu sadece düşünmekle ilgili değil, gerçekten bedensel olarak da bir şeyler hissediyorsun. Ama zihnin o kadar güçlü bir şekilde devreye giriyor ki bedenin ona inanıyor. Bir nevi kendi kendine hastalık yaratıyorsun gibi geliyor bazen.
Bu süreçte kendimi anlamaya çalışmak, bana iyi gelen ilk adım oldu. “Gerçekten hasta mıyım, yoksa korkuyor muyum?” sorusunu sormayı öğrendim. Bedenimi sürekli dinlemek yerine, o anda ne düşündüğüme, neye stres yaptığımı fark etmeye çalıştım. Mesela sınav haftalarında ya da zor bir karar vermem gerektiğinde “garip bir ağrı” başlıyorsa artık bunun tesadüf olmadığını biliyorum.
Ayrıca şunu da fark ettim: Bu endişenin arkasında aslında kontrol etme ihtiyacı yatıyor. Belirsizlikle başa çıkamamak, geleceği garanti altına almak istemek… Ama hayat dediğimiz şey zaten belirsizliklerle dolu. Her şeyi kontrol edemiyoruz ve bazen bunu kabul etmek, zihni rahatlatan en büyük ilaç oluyor.
Bu yazıyı yazmamın bir sebebi de yalnız olmadığımı, yalnız olmadığınızı hatırlatmak. Eğer bu satırları okurken “ben de böyleyim” diyorsan, evet bu bir rahatsızlık ama tedavisi mümkün. Özellikle bilişsel davranışçı terapi bu konuda oldukça etkili. Ben de bir uzmandan destek aldım ve gerçekten fark etti. Tamamen geçti mi? Hayır. Ama artık düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin vermiyorum. Kendi iç sesimi ayırt etmeyi, korkularımı fark edip onları yönetmeyi öğreniyorum.
Son olarak, şunu söylemek istiyorum: Kendimizi dinlemek, vücudumuzu önemsemek kötü bir şey değil. Ama her sinyali felaket gibi algılamak da yaşam kalitemizi düşürüyor. Dengede kalmak, gerekirse destek almak ve kendimize karşı anlayışlı olmak en güzeli. Çünkü bazen en büyük iyileşme, “hasta değilim, sadece korkuyorum” diyebilmekte saklı.
Yazar :Sena Kuyumcu
Takıntılarınızı Kontrol Etmek Mümkün! Karşıyaka’da Eka Psikoloji Desteği ile Zih..
Hepimizin aklına zaman zaman rahatsız edici düşünceler gelir. Ancak..
Her An Hasta Olacakmışım Gibi… Sağlık Anksiyetesiyle Yaşamak
Bazı sabahlar, gözümü açar açmaz bir şeyleri kontrol e..